4 Ekim 2018 Perşembe

Ulusal Göreve Çağrı: "ULUSAL GÜÇBİRLİĞİ PLÂTFORMU" - Türk ulusu, Türkiye Cumhuriyetini kuran Atatürk'ün Partisi ile Atatürk'ün Bankasının yönetim kurullarından, Türk devletinin tasfiye sürecine “DUR” diyecek bir adım atmalarını ve İş Bankası Genel Müdürlüğü­’nün hiç zaman yitirmeden, yeniden Başkent Ankara'ya taşınması ile ilgili kararları alarak uygulamaya geçirmelerini sabırsızlıkla beklemektedir. Atatürk’ün Partisinin öncülüğünde Atatürk’ün bankası, Atatürk’ün Başkentine geri dönmelidir.

ATATÜRK’ÜN PARTİSİ (CHP)  İLE
ATATÜRK’ÜN  BANKASI’NIN (İŞ BANKASI’NIN)
YÖNETİM  KURULLARINI
ULUSAL GÖREVE ÇAĞRI     

Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşünden sonra Türk ulusunun vermiş olduğu bir Kurtuluş Savaşı sonrasında kurulmuştur.  Bizans ve Osmanlı İmparatorluklarına başkent olarak hizmet veren İstanbul, yeni dönemde Amerika Birleşik Devletleri üzerinden Dünya Ticaret Merkezi, Avrupa Birliği üzerinden de Avrupa Kültür Başkenti olarak ilân edilmeye başlanmıştır.
İnsanlık tarihinin önde gelen yerleşim merkezlerinden birisi olan İstanbul kenti, sahip olduğu jeopolitik konumu itibarıyla uluslararası alanda giderek önem kazanmakta, Avrupa Birliği ya da Büyük Orta Doğu Projesi gibi bölgesel oluşumlarda öne çıkmaktadır. Yeryüzünde varolan bütün kentler, hem bir ülke sınırları içinde hem de dünya haritası üzerinde farklı konumlara sahiptirler. İstanbul, yeni dönemdeki bölge­sel oluşumlar içerisinde öne çıkarken, Türkiye Cumhuriyeti’nin sınırları içinde yer alan bir Türk kenti olarak ülkemizi ve devletimizin konumunu zorlayan bir noktaya doğru itilmektedir. Küresel ve bölgesel gelişmeler İstanbul kentini öne çıkarırken, Devletimizin düzenini ve başkent Ankara'nın devlet merkezi  konumunu bozacak nitelikte olumsuzluklar dikkat çekmektedir.
Kuvayı Milliye hareketinin merkezi olan Ankara, daha sonra yeni devletin kurulması ve Cumhuriyetimizin ilânı ile Türk devletinin başkenti konumuna gelmiştir. Devletin ilk anayasal yapısı kurulurken, Türk ulusunun bir egemenlik ve bağımsızlık mücadelesi vererek kurmuş olduğu Türkiye Cumhuriyetinin başkenti olarak Ankara ilân edilmiştir. İlk günden buyana cumhuriyetin başkenti olan Ankara, yeni Türk devletinin bütün kamu kurumlarının yer aldığı ulusal merkez olmuştur. Bu çerçevede devletimizin kurucusu Atatürk döneminde, anayasamıza değişmeyecek maddelerle ilgili hükümler konulurken; Başkent Ankara’nın statüsü değiştirilemeyecek maddeler arasında yer almıştır. Bu anayasal düzenlemeyle, devletimizin temel yapısı içinde Başkent Ankara değişmez bir hukuki statü ile yer alarak günümüze kadar da bu yerini korumuştur. Ne var ki,  yeni iktidar ile birlikte Ankara'nın bu konumunun tartışma alanına getirildiği ve yeni Bizans ya da Büyük Orta Doğu projeleri doğrultusunda değiştirilmeğe çalışıldığı görülmektedir. Anayasamızın değişmeyecek olan özüne aykırı düşen bu siyasal girişimler doğrultusunda, yeni dönemde İstanbul’un başkent yapılmağa çalışıldığı anlaşılmaktadır.
Bazı kamu bankalarının özelleştirilerek İstanbul'a taşınmasından sonra, şimdi de geri kalan son üç kamu bankası ile birlikte Merkez Bankasının genel müdürlüklerinin İstanbul’a taşınması için yoğun baskılar yapılmaktadır. Merkez Bankası ile birlikte Ziraat Bankası, Halkbank ve Vakıfbank gibi taşınmak istenen kamu kurumlarının yönetimleri ise bu taşınmaya karşı çıkarak, başkent Ankara’daki yerlerini korumak istemektedirler.
Günümüzün hükümet başkanı, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına aykırı olarak; “İstanbul ekonomik başkent olacak, Ankara siyasal başkent olarak kalacak” demiştir. Bu yaklaşım,  Anayasamızın değişmesi mümkün olmayan 4 üncü maddesindeki; “başkent Ankara”  ilkesine ters düşmektedir. Bu madde de, Ankara başkent olarak gösterilirken, siyasal ya da ekonomik başkent diye bir ayırım ve tanımlama yapılmamıştır. Başkent Ankara ilkesi genel olarak anayasada belirtildiği için Ankara’nın başkent olma konumu her açıdan geçerliliğini anayasal olarak korumaktadır. Bu durumda, Ankara hem siyasal hem ekonomik hem askeri hem de kültürel başkenttir.
Bilinen gerçektir ki; bütün dünya ülkelerinin başkentleri tek merkezlidir. Hiç bir ülkede ekonomik ya da siyasal başkent ayırımı yapılmamaktadır. Bazı ülkelerin, büyük sahil kentleri ticaret merkezleri olarak öne çıkabilmektedirler, Ama bunlara ekonomik başkent olma statüsü hiç bir yerde tanınmamaktadır. Bu duruma; New York, Şanghay,  Petersburg  gibi büyük kentler örnektir. Bu kentlerin hiç birisine ekonomik başkent olma statüsü tanınmadığı gibi bulundukları devletlerin merkez bankaları da buralara taşınmamıştır.
İstanbul'un, bu sahil kentlerine benzer bir ticaret merkezi konumu bulunmaktadır. Ancak böylesi bir durum, Başkenti Ankara olan Cumhuriyetimizin, Merkez Bankası ile diğer kamu bankalarını taşıyarak, yeni bir ekonomik başkent kurma hakkını doğurmaz. Çünkü her şeyden önce; yürürlükteki anayasamız buna engeldir ve dünyanın hiç bir ülkesinde de siyasal ve ekonomik başkentlerin birbirinden ayrılması söz konusu olmamıştır.
Batı kaynaklı küresel emperyalizm; Amerika Birleşik Devletlerinin öncülüğünde,  Sovyetler Birliği sonrasında Avrasya bölgesine girerken, İstanbul kentini bir giriş kapısı olarak kullanmış ve şimdiye kadar bu kent üzerinden Avrasya kıtasındaki ekonomik ilişkilerini yönlendirmeğe çalışmışlardır. Küreselleşmenin başlangıcından bu güne kadar devam edip gelen bu fiili duruma artık kalıcı bir statü kazandırmak isteyen küreselleşmenin öncüleri ve onların İstanbul’daki işbirlikçileri olan İstanbul sermaye grupları ve taşeron ekonomik kuruluşlar, bugünkü hükümet üzerinde baskı uygulayarak, İstanbul’u ticaret merkezi görünümünde bir ekonomik başkent yapmaya uğraşmaktadırlar.
Küresel emperyalizm ve onların yerli işbirlikçilerinin baskısına dayanamayan hükümetin, Türkiye Cumhuriyeti anayasasına aykırı olarak, İstanbul'u ekonomik başkent olarak ilân etmeğe hazırlandığı ve bu doğrul­tuda, Merkez Bankasını ve kamu bankalarını BDDK, SPK, RTÜK gibi üst kurulları ve kurumları bu kente taşımağa kararlı olduğu anlaşılmaktadır. Devletin ve toplumun çeşitli kesimlerinden, anayasaya ters düşen bu girişime karşı tepki gelince hükümet yetkilileri; İş Bankası Genel Müdür­lüğünün de İstanbul'a taşındığını örnek göstererek, kendilerini savunmağa kalkışmaktadır.
Küresel sermayenin, Avrasya kıtasında ve Orta Doğuda hegemonyasını artırma girişimleri doğrultusunda İstanbul, yabancı sermayenin merkezi haline getirilirken, Türk devletinin varolan yapısının güçlendirilerek korunması gerekmektedir. Bir kentin, dünya ticaret merkezi olması ya da bölgesel ekonomik merkez konumuna gelmesi, o kentin bulunduğu ülkedeki devlet düzeninin bozulmasına neden olmamalıdır. Küresel sermaye emperyalist hegemonya kurarken, ulusal ve üniter devletlerin iç düzenini bozmamalı­dır. Gelecekte bir dünya imparatorluğunu küresel sermaye düzeni çerçeve­sinde oluşturmak isteyen ekonomik ve siyasal çevreler, yeni ekonomik merkezler ya da başkentler yaratarak,  ulus devletlerin parçalanmasına gi­den yolu açmamalıdırlar.  Emperyalist güçler kendi çıkarları doğrultusunda bu gibi dayatmalarda bulunması doğal olduğu için, Devletimizin birliğinden, bütünlüğünden ve ulusal çıkarlarından yana olanlar; Devletimizin anayasal organları ile birlikte bütün kamu kurumlarını ve bankalarını bir bütünlük içerisinde, başkentlerde bulunması için yasal ve anayasal girişimlerde bulunmaları gerekir. Bir ülkede yaşayan halk topluluğunun, ulusal gereksinmeleri böylesine bir birliği ve bütünlüğü zorunlu kılmaktadır. Kamu yönetiminin tekliği, bütünlüğü, sürekliliği gibi temel ilkeleri, ekonomik ve siyasal egemenliğin tek bir merkezden kullanılmasını gerekli kılmaktadır.
Bir devlet varsa o devletin sahip olduğu egemenlik gücünün, tek bir merkezden ve anayasal baş­kentten kullanılması gerekir. Merkez Bankasının ve kamu bankalarının genel müdürlüklerinin İstanbul'a taşınmak istenmesinin açığa çıktığı bu aşamada, Atatürk'ün Partisi ve Atatürk'ün bankasının yönetim kurullarına önemli görevler düşmektedir. İş Bankası Batı kaynakları ile Batı ekonomi sistemi içinde kurulan bir banka değildir. Bu nedenle normal bir ticari kuruluş olarak değerlendirilmemesi gerekir. Diğer bankalar gibi herhangi bir şirket ya da ticari kuruluş olarak ele alınamaz. İş Bankası bizzat Atatürk tarafından kurulmuştur. Bankanın kuruluş sermayesi Ulusal Kurtuluş Savaşı sırasında Türkiye’nin Müslüman halkına destek olmak için, Hint Müslümanlarının göndermiş olduğu paradır. Atatürk, bu yardım parasını savaş yıllarında yedek akçe olarak saklamış ve daha sonrada devlet kurulurken,  ulusal ekonomiyi oluşturmak üzere  (evet ulusal ekonomiyi oluşturup, güçlendirmek üzere) İş Bankasına kuruluş sermayesi yapmıştır. Unutulmamalı ve dikkate alınmalıdır ki, Atatürk isteseydi daha işin başında İş Bankasını İstanbul'da kurabilirdi. İş Bankası’nın Ankara’da kurulması anlamlı ve Kemalist Türkiye’nin kuruluş ilkeleri ile bütünlük içindedir. Ulusal kurtuluş sırasında dışa teslim olan Mütareke İstanbul’una ve yabancı sermaye ile bütünleşen işbirlikçi gruplara karşı çıkmış ve yeni devletin başkenti Ankara'da ulusal bir ekonomi yaratabilmek amacıyla İş Bankası’nı, Anadolu’nun bağrında kurmuştur. Cumhuriyet yıllarında bir türlü Ankara'nın başkent olmasını içine sindiremeyen İstanbul sermayesi ve gayrimüslim burjuvazisi, son dönemlerde yeniden İstanbul'u başkent yapabilmek için dış destekle çalışırken, başkent olma süreci İş Bankasının İstanbula taşınmasıyla devreye girmiş ve bu amacına da Atatürk'ün partisinin yöne­timini alet ederek başlamıştır. Banka yönetiminde Atatürk hisseleri nedeniyle ağırlıklı bir pay sahibi olan Atatürk'ün partisinin üst yönetimi İstanbul'un yeni Bizans arayışına alet olarak İş Bankasının İstanbul’a taşınmasını kabul etmiştir. Parti yönetiminin bu vahim hatası daha sonra, Şekerbank, Sümerbank ve Emlakbank gibi kamu bankalarının özelleştirilerek İstanbul’a taşınmalarına giden yolu açmıştır. Şimdi de geri kalan kamu bankaları ile birlikte, devlet egemenliğinin, merkezi organı olan Merkez Bankasının taşınmasının gündeme gelmesine neden olmuştur. Türk devletinin varlığı ile doğrudan doğruya ilgili olan bu sorunun ülke yararına çözüme kavuşturulabilmesi için, Atatürkün Bankası ile Atatürk'ün Partisinin yönetim kurullarının, yeni bir karar alması gerekmektedir. 0 da; İş Bankası Genel müdürlüğünün, bankanın kuruluş amacı ve ilkelerine uygun olarak yeniden ulusal devletimizin başkenti olan Ankara'ya taşınmasıdır. İş Bankası kuleleri ya da ikiz kuleler İstanbul'da kalabilir ve bankanın İstanbul üzerinden ekonomik faaliyetleri doğrultusunda kullanılabilirler ama banka genel müdürlüğünün, kurucusu Atatürk'ün iradesine uygun olarak yeniden, simgesel olarak Ankara'ya getirilmesinde ulusal yarar bulunmaktadır. Böylece; İş Bankası Genel Müdürlüğünün İstanbul’a taşınmış olması,  başkent Ankara'yı tasfiye etmek ve İstanbul üzerinden, yeni Bizans projeleriyle Türkiye'nin toptan yok olmasına yönelen emperyalist projelerin önünü kesmesinin adımı olacaktır.
Osmanlı imparatorluğu’nun yıkılmasına tanıklık etmiş İstanbul, dünyanın en güzel kentlerinden birisidir. Ancak, Kuvayı Milliye’nin başarısından sonra kurulan Türkiye Cumhuriyetinin başkenti değildir. İstanbul, Bizans ve Osmanlı imparatorlukla­rına başkentlik yaparken, büyük devletlerin baskılarına alet olduğundan, “Mütareke İstanbul’u” olma sürecinde, Türk ulusunun ve devletinin başkenti olma özelliğini yitirmiştir.
Devletimizin yapısını bo­zacak, Atatürk'ün kurduğu ulusal Cumhuriyeti zaafa uğratacak bu girişimi savunanlar Atatürk'ün Bankasının Genel Müdürlüğünün İstanbul'da bulunmasını sürekli olarak öne sürerek kendilerini haklı çıkarmağa çalışmakta oluşları dikkate alınarak; Türkiye Cumhuriyetinin, ulusal ve üniter bir devlet olma özelliklerini koruyarak yoluna devam edebilmesi için; Atatürk'ün gösterdiği özen ve öncülüğünde kurulduğu için “Atatürk’ün Bankası” olarak anılmayı hak eden İş Bankası Genel Müdürlüğünün, yeniden Ankara’ya taşınmasının ulusal çıkarlarımızın yönünden, özlemi çekilmektedir.
Bugün yeniden İstanbul'u başkent yapmak isteyen çevrelerin, Türkiye Cumhuriyetini ortadan kaldıracak, yeni Bizans projesine ya da Büyük orta Doğu Projesi gibi Batı destekli girişimlere yardımcı oldukları görülmektedir. Türk ulusu ve Türk devleti böyle bir yok oluşu aslâ kabul etmeyecektir.  Atatürk'ün Partisi, kurmuş olduğu devletin yıkılmasına neden olabilecek böylesine bir emperyalist projeye alet olmamak ve İş Bankası Genel müdürlüğü’nün İstanbul’a taşınırken yaptığı tarihsel yanlıştan geri dönmek durumundadır. Türk ulusu adına Türk devletini kuran Atatürk’ün partisi, Türk halkının refahı için bizzat Atatürk tarafından kurulan İş Bankasının yeniden devletin merkezine taşınmasına öncülük yapmak gibi bir tarihsel görev ile karşı karşıyadır. Bu bağlamda; CHP yönetiminin bu doğrultuda alacağı karar, hemen İş Bankası yönetimine yansımalı ve İş Bankası yönetiminde bulunan parti temsilcileri aracılığı ile banka yönetim kurulunun da aynı doğrultuda beklenen tarihsel kararı vermeleri sağlanmalıdır.
Türk ulusu, Türkiye Cumhuriyetini kuran Atatürk'ün Partisi ile Atatürk'ün Bankasının yönetim kurullarından,  Türk devletinin tasfiye sürecine  “DUR” diyecek bir adım atmalarını ve İş Bankası  Genel Müdürlüğü­’nün hiç zaman yitirmeden, yeniden Başkent Ankara'ya taşınması ile   ilgili kararları alarak uygulamaya  geçirmelerini sabırsızlıkla beklemektedir. Atatürk’ün Partisinin öncülüğünde Atatürk’ün bankası, Atatürk’ün Başkentine geri dönmelidir.

                            ULUSAL GÜÇBİRLİĞİ PLÂTFORMU